Bob Marley ve futbol


Bob Marley bir futbol hayranıydı. Hatta bir futbol oyuncusuydu. Yeryüzünün en önemli reggae yıldızını futbol oynarken hayal etmek kimilerine zor gelebilir. Arka planda akıp giden gevşek reggae ritmleri, marihuana dumanı ve rasta saçlar ile politik eylemciliğin top sektirmesi…


Bob Marley aslında futbolu en ilkel haliyle seviyordu. Topa vur gitsin. Turnede ya da kayıt için stüdyoya kapandığı dönemde hemen her gün top oynar ve televizyonda futbol maçları izlermiş. Brezilya’dan Santos FC taraftarı ve Santos’ta 15 yaşında oynamaya başlayan Pele hayranıymış.

Derler ki, 1970 yılında başkent Rio de Janerio’ya gerçekleştirdiği bir Brezilya yolculuğunda, Bob Marley; Ariola plak şirketinden müzisyenler, Brezilyalı sokak çocukları ve 1970 Dünya Kupası kadrosunda da yer alan Brezilya Milli Takım oyuncusu Paoulo Cesar’ın da olduğu bir maça katılmış. Maçtan önce Marley’e Pele’nin forma numarası olan 10 numaralı Santos forması hediye edildi. Bob Marley gülümsyerek sırtına formayı geçirirken, şöyle dediği duyuldu: “Ben de Pele gibi, sahanın her yerinde oynayabilirim.”

Marley’nin bir başka favori oyuncusu da, Arjantinli Ossie Ardiles’di.

Bob Marley’nin en yakın arkadaşlarından biri de Allan éSkilly” Cole idi. 1960llar sonu, 70ler başında Jamaika’nın en önemli futbolcuları arasında yer alan Skilly, futbolu bırakmadan önce, Rastafari yaşam stili nedeniyle oynadığı takımdan kovulmuştu.

“Futboldan daha çok müziği seviyorum. Eğer önce futbolu sevseydim bu biraz tehlikeli olurdu. Çünkü futbol oldukça şiddet yüklü. Eğer biri gelip de seni indirirse, savaş duygularını açığa çıkarıyor!”

Bob Marley’nin uzun ve ünlü turnelerindeki en önemli şartlardan biri, herhangi bir futbol sahasına ulaşılabilir mesafede olmaktı. Çünkü Bob Marley, sık sık sahaya çıkıp, arkadaşlarıyla “top tepiyordu”.

Plak şirketindeki arkadaşları Marley’nin futbol oyun stili hakkında şunları anlatıyor:

“Ondan topu almak, neredeyse imkansızdı. Çünkü top bir şekilde hep ona gelirdi. Genel olarak orta saha oyuncusuydu, takım ona “Skipper/Kaptan” diye seslenirdi. Oldukça iyilerdi, Brezilya gibi oynarlardı…”

Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz, Bob marley’nin sırtına Santos forması geçirdiği maça dönersek, o anı görüntüleyen fotoğrafçı Mauricio Valladares, tam tersini söylüyor: “Maç allahtan çok kısaydı. Çok kötü bir oyundu. Bob hiç oynayamıyordu, ona 10 üzerinden ancak 1.5 verirdim.”

Anlaşılan o ki, Bob Marley’nin futbolu da, dünyaya bakışı gibi renkli, keyif ve anlam yüklüydü. Modern futbola karşı renkli oyuna sahip çıkmıştı.

Bob Marley, İngiltere’de 1977 yılında Battersea Park’ta futbol oynarken, ayak başparmağında bir yara oluşur. Yara enfeksiyon kapınca doktorlar kangren olmış parmapının kesilmesini ister ancak Bob Marley hem sahnedeki performansının düşeceğini hem de Rasta anlayışına ters olacağını söyleyip ameliyatı kabul etmez.

Böylece, futbolu çok seven Bob Marley, yine top oynarken açılan yarası nedeniyle, bu dünyadaki yaşamını sonlandırdı. Marley, Les Paul Gibson gitarı, marihuanası, bir İncil ve bir futbol topuyla gömüldü. Ölürken, oğlu Ziggy Marley’e son sözleri “Para hayatı satın alamaz” oldu. Bugün, Bob Marley’nin anısına hala parklarda top koşturan neşeli çocukları da görünce, modern futbolun amortismanlar, hisse senetleri ve futbolcu değerleriyle ölçülen dünyasında, Bob Marley’nin sözleri, taşlanacağını bile bile deplasman kovalayanların gülümsemesine neden oluyor: “Para ne hayatı ne de futbolu satın alamaz.” İn-şal-lah!


alntıdır-futuristika