Rivayet odur ki; fi tarihinde yakışıklının biri padişaha gelerek 40 metreden ipi iğne deliğinden geçirebildiğini göstermiş. Padişahımız -ki kendileri çok yaşaya- önce 40 değnekle takdir edilmesini (işin abesle iştigalinden olsa gerek), sonra 40 altınla teşekkür edilmesini (işin meşakkatinden olsa gerek) emretmiş. Gerçi o zamanki bir nevi cambazlıktı ne alaka diye soranlara, kullanılan materyalin aynı olduğunun belirtmek isterim. Yoksa bu yakışıklı siyahi arkadaşımızın çehresinin meşe odunuyla dağıtılması taraftarı değilim.
Willard Wigan, 1957 doğumlu bu yakışıklı zenci, iğne deliğinde sanat icra ediyor. Kalem uçlarına, balık iğnelerine mikro heykeller yapıyor. Eserlerine buradan bir göz gezdirebilirsiniz.
Sıradışı olmayı aklına koymuş ve başarmış bir sanatçı.
İğne deliğinde heykeller
Gönderen ümitergüven zaman: 14:41
Türkiye Cumhuriyeti Uyuşturucu Maddeler İnhisarı
Adını hepimizin bildiği meşhur Bayer ilaç firması 1897 yılında bir ilaç keşfedip tescil ettiriyor. Müthiş ağrı kesici özelliği olan ilaç, bir yıllık fare testlerinin hemen ardından, kanser, tüberküloz ağrıları için zaman kaybetmeden piyasaya sürülüyor. Hikâyeye göre, Bayer’de çalışan bir mühendis, keşfettikleri ilacın insan bedenindeki etkilerini tam anlamak ve bir test sürüşü yapmak için, ilacı damarına enjekte ediyor, ilacın etkisindeyken de “Kendimi kahraman gibi hissediyorum” diyince, bunu duyan diğer ayık kafalı mühendisler ilacın adını “Hero’in” koyuyorlar…
İlaç niyetine yasal satılan uyuşturucular dünya farmakoloji tarihinin bir parçası. Meşhur doktorumuz Freud’un çocuk, genç, yaşlı demeden tüm hastalarına senelerce “kokain” yazdığı bilinen bir gerçek. Tıpkı, şimdi ilköğretim kantinlerinde de bulabileceğimiz ectasy isimli üzeri rölyefli hapların seneler önce Türkiye eczanelerinde “mucize zayıflama hapı” diye satılmaya başlaması gibi.
Tüm dünyada mucizevi olarak karşılanan eroin isimli ilaç, kısa sürede Amerika ve Avrupa’da bir bağımlılar ordusu yaratıyor. Ortalık eczaneleri, ilaç depolarını yağmalayan eroin bağımlılarından geçilmez hale geliyor. Batı dillerinde adı Heroin olan bu ilacın Osmanlı’ya Eroin olarak gelmesini H’leri yutan bir Trakyalı Türk tarafından getirtildiği iddiası üzerine yaslayabiliriz ama adı ve gelişinden ziyade Osmanlı’ya öyle bir geliyor ki eroin, gitmek bilmiyor…
Eroin saf morfinden yapılıyor, morfin ise afyondan. Ve o vakitler, dünyanın en kaliteli afyonu, Anadolu’da yetiştiriliyor. 62 vilayette düzenli afyon ekimi yapmakta olduğumuz yıllar. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesi…
Tam o tarihlerde yeni icat edilen eroinin de ağır sonuçları görünmeye başlayınca, tüm dünyada afyon ve afyondan üretilen maddelere karşı sert bir kampanya yürütülmeye başlıyor. Elbette, afyon üzerinden büyük rantlar sağlayan ülkeler, bu kampanyaları yalanlıyor, gereksiz buluyor. Örneğin İngiltere, Afyon üretiminin sınırlandırılmasını onaylarken ticaretinin sınırlandırılması konusunda büyük direnç gösteriyor.
Ancak, tüm dünyada büyük yankılar uyandıran doktor raporları ve özellikle eroin karşısında oluşturulan konsorsiyum çalışmalarıyla,1912 yılında Lahey Afyon Sözleşmesi diye bilinen sözleşme imzalanıp, eroin üretimi tamamen yasa dışı ilan ediliyor. İngiltere afyon üretimine sınır getirilse de, satışına getirilmemesi için ne kadar dirense de kararı değiştiremiyor…
Osmanlı ise, Lahey’e delege bile göndermiyor. 1914’te yapılan ek protokole ise delege gönderse de imza koymuyor.
Sonrası Dünya Savaşı… Sonrası Kurtuluş Savaşı…
Gerçi, Sevr Anlaşması ile konu Osmanlı’yı da bağlar hale geliyor ama Anadolu’da hiçbir yasal düzenleme yapılmıyor ve Anadolu dünya afyon ticaretinin merkezi haline geliyor… Arjantin’inden, Japon’una, İtalyan’ına kadar tüm dünyadan uyuşturucu tüccarları İstanbul’u mesken ediniyorlar. İstanbul bir uyuşturucu cenneti haline geliyor. Afyon ticareti serbest, üstelik de en kalitelisi.
Milli mücadeleyi kazanıyoruz. İlk hükümetimiz kuruluyor ve yabancı sermaye hükümetimize , topraklarımızda “Eroin fabrikası” kurmayı teklif ediyor.
1926 yılında hükümetimizin aldığı bir kararla, Japon bir firma ile ortak, bugünkü Taksim Divan Oteli – Taşkışla mevkiinde Mecidiye Kışlası olarak bilinen yere tarihimizin ilk “Eroin Fabrikası” kuruluyor.
-T.C. Uyuşturucu Maddeler İnhisarı tarafından toz ve ekstre halinde satışa sunulan Morfin şişeleri-
Tüm modern dünyada yasak ama bizde yasal olan eroinin getirdiği kazanç ve ekonomik hareketlilikle, taze cumhuriyetimiz bir uyuşturucu cenneti haline geliyor.
1929’da ikinci eroin fabrikamız, Eyüp’te Haliç kenarına kuruluyor. Adı; “Eczayı Tıbbiye ve Kimyeviye” – ETKİM.
Yine aynı yıl, üçüncü eroin fabrikamız Kuzguncuk’ta “Türk ecza-yı tıbbiye ve kimyeviye şirketi” – TETKAŞ – adı altında kuruluyor. Kurucuları arasında Kurtuluş savaşı kahramanı İsmail Hakkı’nın da bulunduğu şirketin yönetim kurulu başkanı zamanın TBMM başkan vekili ve Trabzon milletvekili Hasan Saka (1947’de Başbakan).
Bu yıllarda, Türkiye’nin 27 sanayi kuruluşu var ve bunlarının tamamının yıllık kârı 2 Milyon TL düzeyinde seyrederken, eroin fabrikalarımızın cirosu 15 Milyon TL. Aylık bir milyon bağımlının ihtiyacını karşılayacak kadar ve en kalitelisinden eroin imal ediliyor o sıralar genç cumhuriyetimizde.
Bu dönemde inanılmaz ucuz olan eroin toplumun her kesiminde kullanıcı bulmaya başlıyor, iç pazara satışı yasak olan ama denetlenmeyen madde, fabrika çalışanlarından başlayarak tüm ülkede bir bağımlılar ordusu yaratmaya başlıyor.
İçte durum böyleyken, dışarıdan tüm dünyadan gelen ambargo tehditleri, yasal zorlamalar, dayatmalara rağmen Türkiye üretime devam ediyor, 1930’a gelindiğinde dünya gazetelerinde Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü uyuşturucu satıcısı olarak resmediliyordu. Mustafa Kemal bu işe bir son vermek istese de Mecliste eroinden kasasını dolduran milletvekilleri nedeniyle fabrikaları kapattırıp, eroin üretimini yasadışı hale getiremiyordu.
Şubat 1930’da New York’ta yakalanan Alesia isimli bir gemide Türkiye’den yüklenmiş 500 bin dolarlık saf morfin ele geçiyor. Tam bu sıralarda da kurtuluş savaşımızın kahraman gemilerinden Pierre Loti, Lamartine, Bulgaria, Vesta gibi gemiler tüm dünyada uyuşurucu kaçakçısı gemiler olarak fişlenmiş bulunuyordu. Ekim 1930’da Londra’da düzenlenen konferansa Türkiye de heyet gönderdi, amaç uluslararası arenada eroin yüzünden darmadağın durumda olan imajı düzeltip, Milletler Cemiyeti’ne girebilmenin çarelerini aramaktı. Ancak konferansta, Türk heyetinin yaptığı hatalarla Dünya uyuşturucu kaçakçılığının merkezinin, Türkiye’nin yasal eroin ticareti olduğu belgelendi.
Artık tüm Dünya’da Türkiye adı eroinle birlikte anılmaktaydı. 1931 yılında Mustafa Kemal Cenevre’de Türkiye’nin uyuşturucu trafiğinin ana konu olduğu toplantıya bir heyet gönderdi. Heyetin başında eroin fabrikaları yönetim kurulu başkanı Hasan Saka vardı. Hasan Saka, eroin rantının tepesinde oturan isimlerdendi ve tamamen üretimi durdurmaya yanaşmıyordu. Bunun üzerine toplantıdan genç cumhuriyete ağır ambargolar uygulanması yönünde bir karar çıktı. Türkiye köşeye sıkışmıştı.
1933’e kadar göstermelik azaltmalar ve göstermelik eroin taciri tutuklamaları, sınır dışı etmeleriyle fabrikalar üretime devam etti.
1933 yılında bir gün Mustafa Kemal ani bir şekilde kabineyi toplayıp “Eroin Fabrikaları kapanmıştır” açıklamasını yapıyor, direnmelere rağmen karar Halk Fıkrası tarafından onaylanıyor. Mustafa Kemal’in gücüne karşı bile sıkı muhalefet gösteren eroin lobisi kararın yasalaşmasını bir yıl kadar daha erteletmeyi başarıyor. Ve Türkiye’nin yasal eroin fabrikaları bir takım meraklılar konuyu kurcalayana kadar tarihe gömülüyor…
Gönderen ümitergüven zaman: 14:16
Enki Bilal
Belgrad doğumlu ama hayatını fransada geçirmeye karar vermiş çizer. tamamen kendine özgü ve bilim kugu-fantastik ağırlıklı tarzıyla tanınır, nikopol üçlemesi ile fransada daha önce hiçbir çizgi romanın almadığı "senenin en iyi kitabı ödülü"nü almıştır. küçükken çizimlerini goscinny'e göstermiş ve onun desteğiyle çizmeye devam etmiş. avrupada çizgi romanın mihenk taşlarından.
http://bilal.enki.free.fr/
Gönderen ümitergüven zaman: 14:07
Toz Alkol
Belki de içimizden birileri başlığı okuyunca "şerefsizim aklıma gelmişti" diye düşündü. öyle ya, alkol de maddenin üç halinden biri olarak varolabilecekken neden biz hep sıvı halleriyle karşılaşıyoruz? şöyle bir toz halinde yanımızda taşısak ya da bir tablet şeklinde olsa, vitamin gibi suya atıp içsek.
hollandalı öğrenciler de böyle düşünmüşler ve de düşündüklerini eylemişler. 2007 yılı içerisinde gerçekleşen bu gelişme ürünün aynı yıl içerisinde farklı markalar altında piyasaya çıkması sonucunu doğuruyor. şimdilerde almanya ve hollanda gibi ülkelerde paket halinde satılan toz alkoller bulmak mümkün. kendi içindeki çeşitler de votka, rom gibi alkol türlerine göre ayrılıyor. her bir pakeetin ortalama 2€ karşılığında satıldığını söyleyebiliriz. alkol oranı da çoğu kaynakta %3 olarak geçiyor ama bunun hepsi için geçerli olup olmadığını bilemiyorum.
Gönderen ümitergüven zaman: 13:57
Knitta
New York'ta sosyoloji okuyan Rose sayesinde annelerimizi anarşist bloggerlar haline getirebileceğiz. Grafitinin spreyle değil de iplikle yapılan hali olan ve adına gerilla örgücülük, örgüfiti veya orjinal haliyle knitta diyebileceğimiz bu oluşum 2005'ten beri yeryüzündeki birçok paslı, kötü görünümlü nesneleri süslemekte imiş.
www.knittaplease.com
Gönderen ümitergüven zaman: 13:38
Axe Shock
Axe Shock'un yeni reklam filmi "let the game" izlenmeli :))
Gönderen ümitergüven zaman: 13:27
Ağaç Ev
Antalya Olimpos'ta ki bungalov evlerine benzettiğim bu ev 500kg ağırlığında ve 35 m2 dir. Canada da yaşayan Tom Chudleigh 3 aylık bir dönemde fiberglass malzemeden yaptığı bu evi yapım aşaması da dahil tüm fotoğrafları sitesinde sergilemektedir.
Gönderen ümitergüven zaman: 13:08
Digital Art
Bir grup sanatçının, belli periyotlarla belirlenen konularda yaptıkları abstract çalışmaların sergilendiği mükemmel bir site http://www.depthcore.com/
Gönderen ümitergüven zaman: 17:43
reklam içinde reklam
Broadway ve Lafayette Caddeleri’nin kesiştiği yerde bulunan Calvin Klein Jeans reklamının üzerinde pespembe boya olduğunu görünce insanlar bunun bir vandalizm olduğunu düşünmüş. Ertesi gün iş biraz daha renk vermeye başlamış. 3. gün ise işin ne olduğu tam olarak ortaya çıkmış. Aslında bu geçtiğimiz günlerde açılacağını duyurduğumuz New Museum ‘un reklam kampanyasıymış. Bunu duyurmak için oldukça yaratıcı bir yöntem seçmişler ve yapmak için de gece yarısından sonra grafitti sanatçıları ile çalışmışlar.
Sonuçta herkesin yüreğini ağzına getiren ve çarğıcı bir kampanya olmuş Burada merak edilen Calvin Klein firmasının ne dediği tabi ki. Müze müdürünün bu konudaki açıklaması “Calvin Klein’in sponsorlarından birisi olduğu ve izin alınarak yapıldığı” yönünde.
Gönderen ümitergüven zaman: 20:50
hafriyat karaköy
On yıldır beraber sergiler açan bir grup sanatçının oluşturduğu ortak bir zemin ve düşünce alanı olan Hafriyat grubu; galerici, sanatçı, koleksiyoncu ve izleyiciden oluşan katı, steril, tutucu, ticari ve akademik sanat ortamının kapalı alanından sıyrılma çabasıdır.Bugüne kadar biri yurtdışında olmak üzere toplam 15 grup sergisi gerçekleştirmişlerdir.
Ayrıntılı bilgi:http://hafriyatkarakoy.com/
Güncel Sergi:"TATLI İTAAT" 15 Aralık 2007 - 8 Ocak 2008
http://www.betweensemtexandutopia.com/
Gönderen ümitergüven zaman: 17:35
alessandro bavari
http://www.alessandrobavari.com/
italyan dijital manipulasyon ustası. aynı zamanda kısa film, illüstrasyon ve resimleri de mevcuttur.
Gönderen ümitergüven zaman: 01:34