CARSTEN HÖLLER

Radikal 12/04/2007
Müzelerde çocuklar gibi şen olmak

Tate Modern'de 58 metre uzunluğundaki kaydırağın önünde uzun kuyruklar oluşuyor.Carsten Höller'in Tate Modern'in Turbine Hall'una yerleştirdiği farklı uzunluklardaki beş kaydırak, klasik müze izleyicisinin o tipik 'Aman yanlış bir şey yapmayayım' tavrını ve müzeye saygınlık katan soğukkanlılığı alaşağı ediyor
LEVENT ÇALIKOĞLU (Arşivi)
LONDRA - İnsan, Carsten Höller'in Tate Modern'in Turbine Hall'una yerleştirdiği 58 metre uzunluğundaki kaydıraktan dördüncü kez aşağıya süzülürken düşünmeden edemiyor: Yerçekiminin etkisine kapılmış mutlu mutlu aşağıya akarken acaba bir çocuk gibi sevinmeli miyim, yoksa bir müze avlusunun eğlence parkına dönüştürülmesini 'Ne olacak bu kültür endüstrisinin sonu?' kaygısıyla dert mi edinmeliyim? Bu tuhaf yanılsamayı bir meslek hastalığı olarak görebilirsiniz. Mutfağını heveskâr amatörlerin sakar ellerine açmak zorunda kalan aşçının ıstırabı ne ise, bir müze küratörünün de en büyük korkusu, evinin izleyici tarafından işgal edilmesi ve karmakarışık bir oyun alanına dönüştürülmesidir. Fakat Carsten Höller tam da bu meşum kırılmayı deneyimlememizi, modern bir müzenin dışarıda bıraktığı yaşamsal bir pratiği tatmamızdan doğan renkliliği ve olağan dışılığı görmeye çalışmamızı istiyor. 'Test Site' (Test Alanı) adını verdiği farklı uzunluktaki beş kaydırağın etrafında kuyruk oluşturan kalabalığın, klasik müze izleyicisinin o tipik 'aman yanlış bir şey yapmayayım' tavrından çok uzak bir görünüm sergilediğini sanırım anlatmama gerek yok. Ücretsiz olarak kullanılan bu kaydıraklar, ister istemez bir müzeye saygınlık katan soğukkanlılığı alaşağı ediyor. Daha da ilginci, kaydırakların başlangıç yerleri aynı zamanda müzenin kalıcı koleksiyon katlarının girişleriyle aynı katta ve aralarında yaklaşık beşer metre uzaklık var. Bir yanda kaydırak kuyruğu ve gürültü, diğer yanda resim, heykel ve video örneklerini izlerken verilmesi ve uyulması gereken klasik tepkiler. İnsan yine düşünmeden edemiyor, kişi izlediği yapıtlardan önce mi kaydıraktan kendini boşluğa bırakmalı yoksa önce kaydırağın tadını çıkarıp ardından sergiyi mi izlemeli? Carsten Höller, binanın lineer omurgasına yılankavi bir form olarak asılan bu beş kaydırağı öncelikle bir heykel kütlesi olarak tanımlıyor. Paslanmaz çelik malzemeyle üretilen farklı uzunluklardaki bu kaydıraklar, sarmal hareketleriyle birer yaratık gibi gövdeye tutunmuşlar. Parlaklıklarıyla devasa büyüklükteki salonun renksiz dokusu arasındaki tezatlık, hem yaratığımsı formlarının öne çıkmasına hem de çocukların dünyasına ait bu tuhaf mimari üniteyi yeni bir gözle algılamamıza olanak veriyor. Carsten Höller'in söylediği gibi bu kaydıraklar bir ölçüde müze ziyaretçisinin sınıfsal ve sosyal konumunu da eşitliyor. Müze mütevelli heyeti üyelerinden hafta sonu için Londra'ya ziyarete gelen geçici turiste, gencinden yaşlısına kadar herkes, çocuksu bir heyecanla poposunun üstünde bu eğlencenin tadını çıkarmaya çalışıyor. Höller Tate'le birlikte Londra'nın iki ayrı kurumu için de birer kaydırak önerisinde bulunuyor: Dışişleri Bakanlığı ve Halk Bilgilendirme Ofisi.
Carsten Höller'in diğer çalışmalarını http://www.airdeparis.com/holler.htm adresinden izleyebilirsiniz.

Bert Simons




Kağıttan heykeller..
sanatçı gerçek fotolardan yola çıkarak 3d ortamında modelleyip eline kağıt makası alıp bu heykelleri çıkarıyor.bertsimons.nl

Glue Society

sergi salonundan kesit... çarmıha gerilme....
kızıldenizin musanın gücüyle ikiye ayrılışı....
adem ile havva....
nuhun gemisi....

Glue Society adlı bir grubun tanrının bakış açısından Kutsal Kitap Hikayeleri isimli 4 fotoğrafı sergilemiştir...
gluesociety.com

Mutlu Ol Bu Bir Emirdir


Mutlu Ol Bu Bir Emirdir! Sinan Çetin'den Bir Kısa Fim. Konusu ise 1934 yılında Türk Müziğinin yasaklanıp yerine batılı müziğin empoze edilmesi...

Ice Age III

Adam STENNETT

Adam Stennet'in diğer çalışmalarına sitesinden bakabilirsiniz..






www.adamstennett.com

Pınar Yolaçan




İlginç ve sıra dışı
1981 Ankara doğumlu olan, eğitimini ise yurtdışında tanınmış sanat okullarında tamamlayan Pınar Yolaçan'ın 2001-2004 arasına tarihlenen ve daha önce New York'ta sergilenen fotoğraflarını İstanbul'da toplu halde görmek sevindirici. Gençliği, ister Türkiye'de ister dünyanın başka bir yerinde ama sonuçta 1980'lerde ve 90'larda geçmiş bir sanatçının yaşlılıkla ilgilenmesi ise, son derece ilginç ve sıra dışı! Portre olgusuna ve geleneğine çağdaş bir yorum getiren, herkesin kendi yaşlılığını bazen hüzünlenerek, bazen gülerek düşünebileceği bir zaman kesiti olanağı sunan bu sergiden bazı işlerini rivingtonarms.com sitesinden gezebilirsiniz.

Sinepil


Türkiye’nin en büyük çevrimiçi komünitesi olan Pilli üyelerinin uzun zamandır istediği bir sinema blogu vardı. Pilli yönetimi bloga sinepil adını vererek yayına hazır hale getirmiş.
sinepil.org